Ülkemizde yoga ve meditasyona yönelik önyargıların iki farklı çatı altında biriktiğini görebilirsiniz. “İnsanlar dinden çıkacak” kaygısı veya “bu insanlar ne yapıyor?” sorusuna net bir cevap alınamaması, önyargıları anlaşılır kılıyor.
HİNDU YOGA İLE SEKÜLER YOGA ARASINDAKİ FARK
Hindistan’da Modi hükümeti yogayı siyasi bir maşa haline getirdi. Azınlıklara ve Hindu dinine mensup olmayanlara karşı kültürel ve dinî bir baskılama silahı niteliğinde kullanılan bu öğreti sistemi, kendi evi olan Hindistan’ın ağırlıklı Hindu düzeninde dindar ve sağ eğilimli bir taraftarlığa yakın. Ancak tarihsel olarak Hint inanç ve felsefe sistemleriyle iç içe olan yoga öğretisinin aynı zamanda küresel ve herkesi kapsayıcı olduğu da su götürmez bir gerçek. Hindistan dışına çıkıldığında milliyetçi veya muhafazakar eğilimli modern yoga uygulayıcısına çok nadiren denk gelirsiniz. Peki Hindistan dışındaki insanlar neden yogaya yöneliyor?
Yoganın tarihsel kökenindeki inanç bağlantılarına çok girmeye gerek yok, çünkü modern insan oldukça seküler sebeplerle yogaya başlıyor. Stres, hafif anksiyete ve hafif depresyon gibi günlük hayatı kısmen etkileyen zihinsel faktörlerin yansıması fiziksel bedene de etki ettiği için özellikle son birkaç senedir ülkemizde de doktorlar, psikologlar ve fizyoterapistler insanları yogaya başlamaları için teşvik ediyor. Yoganın içerisindeki fiziksel “egzersizler”in herhangi bir spor branşına kıyasla daha kolay veya daha az yorucu gibi algılanması da birçok insan için tercih sebebi haline geliyor. Ancak her geçen sene daha fazla sayıda kişi tarafından tercih edilmesine rağmen modern ve seküler yoganın da masumiyetini yitirdiği bazı durumlar mevcut.
MANEVİ İSTİSMAR HOCAYA TAM İTAAT İLE BAŞLAR
Yoga ile tanışan insanların bir kısmı manevi bilgiye ihtiyaç ve bağlılık duyar. Derinden derine bir otorite figürüne sırtını yaslamak ve hayatında sığınacağı bir liman bulmak ister. Narsist bir öğretmen ya da bir kült veya tarikat oluşumu söz konusuysa, bu kişiler ilk avlanacakların arasındadır. Otorite figürü olan “öğretmen” kendine hazırladığı bir kimlik gösterisiyle karizmasını sarsılmaz hale getirir; kıyafetleri, söylemleri ve kullandığı kelimeler, ders veriş tarzı ve öğretmeyi tercih ettiği konular veya hareketler… hepsi bu kimliğini destekler niteliktedir.
Suistimal edilen yoga uygulayıcılarının çoğunda ise benzer bir samimiyet ve yardımseverlik gözlemlenir. Bu kişiler öğretmene neredeyse yüzde yüz güvenir ve okulda yapılması gereken işler için kendi özel hayatından kısarak vakit ayırır. Okulun hem müşterisidir, hem de ücretsiz çalışanı. Reklam, duyuru, temizlik, karşılama ve kayıt gibi işleri üstlenir. Öğretmenin ilahlaşmaya başlaması ve otoritesinin yerleşmesi için manevi sohbetler mutlaka olmalıdır. Bu sohbetlerde öğretmene ve geleneğe itaat mutlaka vurgulanır. Yoganın temelini “karma” olarak anlatırlar; karma, “kr” kökünden gelir, hareket ve eylem demektir. Amelinle yoganı yaparsın; yani sorgusuz hizmet edersin. Ama bu ortamlarda hizmeti öncelikle yogaya değil, hocana edersin.
İSTİSMARIN BOYUTLARI
Ağzından altın yumurta çıkarttığı için “mucizelerin efendisi” kabul edilen Mauritiuslu Kriya Yoga gurusu Vishwananda, Avrupa’daki kiliselerden müritlerinin yardımıyla bazı kutsal yadigarları kaçırıyor veya müritlerine tacizden tecavüze uzanan bir ölçüde cinsel istismarda bulunuyor. Bu suçlar yüzünden okulunun bu ülkelerdeki şubeleri kapatılıyor, ancak küresel oluşumları zarar görmüyor. ABD’de şöhretini ve servetini büyüten sıcak yoga gurusu Bikram, cinsel taciz, tecavüz ve dolandırıcılık davalarına rağmen dünyanın farklı noktalarında aktif bir şekilde eğitimler vermeye devam ediyor. Hakkında çıkan yakalama emri, sayısız haber, röportaj ve belgeseli sanki kimse umursamıyor. Ashtanga Yoga’nın kurucusu Pattabhi Jois’un ölümünden birkaç sene sonra, bazı kıdemli eğitmen ve öğrencileri seslerini yükselterek Jois’un fiziksel ve cinsel tacizlerinden bahsetmeye başladıklarında karşılarında Jois’u ne olursa olsun savunan diğer kıdemli öğretmenleri buldular. 90’lı yıllara ait fotoğraflar ve videolar bile bugün Jois’un uygunsuz davranışlarını ortaya koyuyor. Ancak kimi insanda “guruya saygı” nedense ağır basıyor.
TÜRKİYE’DEKİ MİNİ ÖRNEKLER
Bizdekiler ise henüz yurt dışındakiler kadar entrikalı değil. Şu on beş senedir süregelen küresel yoga maceramda bizzat tecrübe ettiğim, duyduğum veya şahit olduğum istismar örneklerinden bir Türkiye seçkisi yapacak olursam, çaplar çok genişlemez. Kült yapılaşmaları yavaş yavaş şekilleniyor, muhtemelen birkaç seneye daha net bir görüntü ortaya çıkar; zira artık bu yapılaşmalarda sorgulama, soru sorma, eleştirme kanalları kapatılmış durumda. Bizde sıkça görülen örnekler daha çok karşılıksız çalışma ve akabinde tecrübe edilen mobbing, psikolojik şiddet, iftira, dedikodu şeklinde. Alan ve sınır bilmeyen eğitmenlerin “ufak tefek” fiziksel ve cinsel tacizleri de yok değil tabii. Travma ve terapi eğitimleri veren deneyimli öğretmenlerin, eğitime gelenleri travmatize etmesi tezatı ya da sertifika süreçleriyle ilgili şeffaf olmaması gibi dışarıya kıyasla nispeten daha “masum” örneklerimiz var. Hepsinin tek ortak noktası ise yoga eğitmenliği statüsü altında güç dengesini kendi taraflarında tutarak makamını suistimal etmek.
Tanıdık geldi mi?
Gülnihal Özdener
Comments